Haber

26.12.2016 16:53:55

Mehmet Akif Ersoy’u ölümünün 80. yilinda rahmet ve minnetle aniyoruz

 

MEHMET AKIF ERSOY

Mehmet Akif Ersoy 1873 yilinin son aylarinda Istanbul’da dogdu. Babasi Fatih medresesi hocalarindan Ipekli Mehmet Tahir Efendidir. 4 yasindayken Fatih’te Emir Buharî mahalle mektebine gider. Ilk ögrenimini Fatih muvakkithanesi yanindaki iptidaî mektebinde tamamlar. Sonra Fatih Merkez Rüsdiyesi’nde okur. Arapça-Farsça ve Fransizca ögrenir. Rüsdiye’yi bitirdikten sonra Osmanli bürokratlarinin yetistigi Mülkiye Mektebi’ne gider. Mülkiye’de 3 yilini tamamlamistir ki iki büyük felâket yasar. Önce babasini kaybeder. Ayni yil Fatih’teki evleri yanar. Bu felâketlerden sonra ailesinin sorumlulugunu yüklenip, Mülkiye’yi birakmak zorunda kalir. Mezun olduktan sonra iyi bir is bulma imkâni taniyan Mülkiye Baytar Mektebi’ne gider. 1893’te Baytar Mektebi’ni birincilikle bitirir.

                1893’te Ziraat Nezareti Umûr-i Baytariyye (Tarim Bakanligi Veterinerlik Isleri) subesine memur olur. Resmi vazifelerle Rumeli-Arnavutluk-Anadolu ve Arabistan’a gider. Görevi köylerdeki bulasici hayvan hastaliklariyla ilgilenmektir. Bu görev sayesinde Türk halkini yakindan tanima imkâni bulur. Buralardaki halkin fakirligini, sefaletini görür. Bu görevi 1913’ün sonlarina kadar sürdürür. Görevinden istifa ettikten sonra hocaliga baslar. Halkali Ziraat Mektebi’nde kompozisyon, Darülfünûn’da edebiyat dersleri verir.

                Balkan Savasi yillari hayatinin çok istirapli bir dönemidir. Balkanlar’da Türklerin ugradigi katliamlara Bati’nin ilgisiz kalmasi, bir milletin sonunun getirilmek istenmesi, ata topraklarimizdan sökülüp atilmamiz Akif’i çok sarsar. Sadece yazdiklariyla degil Fatih, Süleymaniye ve Beyazit camilerinde verdigi vaazlarla da ugradigimiz bozgunu anlatir ve halki uyandirmaya çalisir.

                Balkan Savasi’nin yaralari sarilmadan I. Dünya Savasi’na girmemizi dogru bulmasa da ordumuzu destekler. Çanakkale cephesinden gelen güzel haberler kaybettigi ümidi tekrar yakalamasini saglar.

Degil mi cephemizin sinesinde iman bir,  /Sevinme bir, aci bir, gaye ayni vicdan bir.

Degil mi sinede birdir vuran yürek… Yilmaz; / Cihan yikilsa, emin ol, bu cephe sarsilmaz!

diyerek Çanakkale’de gördügü milli birlik ve beraberligi haykirir.

                I. Dünya Savasi yillarinda Almanya’ya gider. Bu seyahat üzerine “Berlin Hatiralari”ni yazar. Daha sonra çöl yoluyla Necid ve Medine’ye gider. Bu seyahatler ona dogu ve bati dünyasini karsilastirmada saglam bir gözlem ve malzeme imkâni saglar. Bu seyahatini “Necid Çöllerinden Medineye”  adli siirinde anlatir. Savasin son senesinde Lübnan’a gider.

                30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasi ve memleketimizin tamamen düsman isgali altinda kalmasi üzerine Akif istiklâlin saglanmasi için milletçe silahli mücadele yapilmasi için yazilar yazar. Ilk direnisin Balikesir’de baslamasi üzerine Balikesir’e gider. Vaaz verir. Halki milli birlik içinde düsmana karsi koymaya çagirir. 1920’de Mustafa Kemal’in davetine icabet ederek Istanbul’dan Ankara’ya geçer. Ankara’da vaazlari ile halki aydinlatir. Konya’da çikmak üzere olan ihtilali vaazlari ile bastirir.

                I.Millet Meclisi’ne Burdur milletvekili olarak girer. Kastamonu’da verdigi vaazda 10 Agustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Anlasmasi’nin kabul edilemeyecegini haykirir. Bu vaaz çogaltilarak memleketin her yerine özellikle de cephelere dagitilir.

                Istiklal Marsi için yarisma açilir. Akif yarismaya katilmaz. Sebebi ödül olarak verilecek 500 liradir. Oysa Akif’in hakikaten paraya ihtiyaci vardir. Buna ragmen para ödülünü reddederek yarismaya girmez. Devrin Milli Egitim Bakani Hamdullah Suphi, eger kazanirsa ona paranin verilmeyecegini taahhüt edince Akif yarismaya girer, kazanir. (12 Mart 1921)

                1923’te Istanbul’a döner. Yine maddî sikinti içindedir. Ayni yil Abbas Halim Pasa’nin daveti üzerine Misir’a gider. Orada Edebiyat Fakültesinde Türkçe dersleri verir. Sonra Istanbul’a döner. 1925 yilinda Diyanet Isleri Riyaseti ondan Kuran-i Kerim’i Türkçeye çevirmesini ister. 1926’da tekrar Misir’a döner. Kuran tercümesini yapabilmek için 6-7 yil çalisir.   Misir’da iken siroz hastaligina yakalanan Akif, tedavi için Istanbul’a gelir. 27 Aralik 1936’da vefat eder. Edirnekapi Sehitligi’ne defnedilir.

                Akif karakter bakimindan tamamen disa açik bir insandir. Allah’a ve ahirete önem verdigi gibi yasadigi dünya ve toplumun sikintilariyla da yakindan ilgilidir. Dünyevî ve sosyal bir sair olan Mehmet Akif hem bir edebiyatçi hem bir düsünce adami olarak yasadigi çagin getirdigi ve istedigi degisimlerin farkindadir. Baytar Mektebi’nde Bati’nin modern ilim ve teknigiyle tanisan Akif, bunlarin hayatî önemini fark etmistir. Bu nedenle “Aliniz ilmini Garb’in” diye seslenir. Gençleri “maddenin kudret-i zerriyesi” diye adlandirdigi atom arastirmalarina yönlendirir. “Dogrudan dogruya Kuran’dan alip ilhami/ Asrin idrakine söyletmeli Islâm’i” diyerek din ile çagdas medeniyeti uzlastirmak gerektigi vurgular. Azimsiz tevekkülün tembellige, tembelligin de toplumu çökertmeye yol açtigini bilir ve sik sik çalismayi ögütler. Dünyaya, hayata ve insana realist bir gözle bakan Akif yasanan hayati edebî esere sokmus, sosyal yaralari yansitan manzum hikâyeler yazmistir. II. Mesrutiyet, Balkan Savasi, I. Dünya Savasi ve Istiklal Savasi yillarini en iyi anlatan sair odur.

                “Girmeden tefrika (bölücülük) bir millete düsman giremez

                  Toplu vurdukça yürekler onu top sindirmez” 

beyiti sadece yazildigi döneme degil her devre seslenen ve milli birlik ve beraberligin anlamini duyuran misralardir. Milletçe bütünlügü bölücülügün karsisinda tek direnme yolu olarak gören, felâketle karsilastigi her anda Türk milletini azimle mücadeleye, birlik, beraberlik ve dayanismaya çagiran, kaderini milletinin kaderiyle bir tutmus Mehmet Akif’i ölümünün 80. yilinda rahmet ve minnetle aniyoruz.  (Kaynak: Prof. Dr. Alev Sinar Ugurlu)



Bilgi

Okunma Sayısı: 3605
Eklenme Tarihi: 26.12.2016 16:53:55
Güncelleme Tarihi: -

Paylaş