“İnsan öleceğini bile bile nasıl yaşar? Ya çıldırır ya da öleceğini unutur.” Nazım Hikmet Ran
İnsan, tüm diğer canlılar gibi ölüm tehlikesinden kaçınmak için çeşitli mekanizmalar geliştirmiştir. Fakat insan, diğer canlılardan farklı olarak öleceğinin farkında olan tek türdür. Ölümlülük hakkında düşünmek varoluşçu felsefe ve varoluşçu psikoterapide önemli bir yere sahiptir. Ölüm fikrinin yarattığı kaygının insan psikolojisi üzerinden incelenmesi ilk kez Otto Rank gibi psikanalistler aracılığıyla gerçekleşmiştir. Otto Rank, bireyin diğerleriyle bağ kurarak bireyselliğini yitirmekten çekinmesini bir çeşit ölüm korkusu olarak değerlendirmiştir. Bu yaklaşım ölümün ‘sembolik’ yönünü vurgulaması bakımından Dehşet Yönetimi Kuramı’na (DYK) ilham kaynağı olmuştur. 1980’li yıllarda Sheldon Solomon, Jeff Greenberg ve Tom Pyszczynski başta olmak üzere bir grup sosyal psikoloğun ileri sürdüğü DYK pek çok sosyal olguyu ölümlülük fikrinin yarattığı kaygı üzerinden açıklaması bakımından büyük yankı uyandırmıştır.
***
DYK teorisyenleri, Otto Rank gibi psikoterapistlerin ölüm korkusunu kişiler arası boyutta ele alan yaklaşımını bir adım ileri götürerek gruplar arası ilişkilere de uygulanabilir hale getirmiştir. Bu kurama göre bireyler küçük yaşlardan itibaren önce birincil bakım verenlerine, ardından da kültürel öğretilere ve dünya görüşlerine bağlanma yoluyla özsaygılarını artırmakta, bu yolla ‘sembolik ölümsüzlüğü’ sağlayabilmektedir. Diğer taraftan bir nedenle ölümlülük fikrinin belirginleşmesi, bireylerde varoluşsal bir kaygı yaratarak sözü edilen ‘kaygı tamponlarına’ (erken yaşlarda bakım verenler, ileriki yaşlarda ise yakın ilişki kurulan kişiler, sahip olunan dünya görüşleri ve kimlikler) daha sıkı sarılmalarına yol açmaktadır.
***
DYK kapsamında gerçekleştirilen deneysel çalışmalar bu varsayımı destekler niteliktedir. Bu çalışmalarda genellikle ölümlülüğün belirginleştirilmesi (mortality salience) paradigması uygulanmaktadır. Bu paradigmada katılımcılara kendi ölümleri hakkında bir paragraf yazmak, bir otopsi videosu izlemek gibi görevler verilmekte, ardından çalışmanın amacıyla bağlantılı olarak çeşitli tutumlarındaki değişimler gözlenmektedir. Pek çok çalışmada, ölümlülük fikrinin belirginleştirilmesinin (özellikle düşük özsaygıya sahip bireylerde) sahip olunan dünya görüşünü daha güçlü şekilde savunma eğilimini ortaya çıkardığı görülmektedir. Ölüm düşüncesi bir İranlı’nın ABD’ye yönelik saldırıları daha olumlu bulmasına (Pyszczynski vd. 2006), günümüzde yaşayan ve birleşik Almanya’yı savunan bir Alman’ın Berlin Duvarı’nın yıkılmasını daha olumlu değerlendirmesine (Jonas ve Greenberg, 2004), bir Türk’ün Türkiye’yle kültürel ve tarihsel olarak yakınlık taşıyan ülkelerle (örn. Türkmenistan) olan ilişkilerin geliştirilmesi için daha fazla maddi kaynak aktarılmasını savunmasına (Kökdemir ve Yeniçeri, 2010) yol açmaktadır.
***
DYK kapsamındaki çalışmalarda ölümlülük fikrinin etnosantrik tutumlar üzerindeki etkisi yoğun şekilde çalışılmasına rağmen kültür içerisinde çeşitlilik sağlayan kişiler arası farklar, hangi özelliklere sahip bireylerin ölümlülüğün belirginleştirilmesi manipülasyonundan daha fazla etkilendiği, ölüm fikrini belirgin ve sürekli kılan çevresel koşullar gibi etmenler ilerideki DYK çalışmalarında kendisine daha fazla yer bulabilir konulardır. Literatürdeki çalışmalar daha çok tüm insanlara özgü, varoluşsal bir eğilim olan ölüm kaygısının ortaya çıkardığı (ya da daha görünür kıldığı) tutumlara işaret etmektedir. Bununla birlikte bireysel bir özellik olan özsaygı düzeyindeki değişimler (Harmon-Jones vd. 1997), bağlanma stilleri (Hart vd. 2005), dindarlık düzeyleri (Jonas ve Fischer, 2006), kimlikle özdeşleşme düzeyi gibi değişkenlerin kişiler/gruplar/kültürler arası ilişkileri iyileştirmedeki rollerinin farklı kültürlerdeki örneklem gruplarında çalışılması kuramın pratik/pragmatik yönünü güçlendirecektir.
******
Kaynaklar
Harmon-Jones, E., Simon, L., Greenberg, J., Pyszczynski, T., Solomon, S., & McGregor, H. (1997). Terror management theory and self-esteem: Evidence that increased self-esteem reduced mortality salience effects. Journal of Personality and Social Psychology, 72(1), 24.
Hart, J., Shaver, P. R., & Goldenberg, J. L. (2005). Attachment, self-esteem, worldviews, and terror management: evidence for a tripartite security system. Journal of Personality and Social Psychology, 88(6), 999.
Jonas, E., & Fischer, P. (2006). Terror management and religion: evidence that intrinsic religiousness mitigates worldview defense following mortality salience. Journal of Personality and Social psychology, 91(3), 553.
Jonas, E., & Greenberg, J. (2004). Terror management and political attitudes: The influence of mortality salience on Germans' defence of the German reunification. European Journal of Social Psychology, 34(1), 1-9.
Kökdemir, D., & Yeniçeri, Z. (2010). Terror management in a predominantly Muslim country: The effects of mortality salience on university identity and on preference for the development of international relations. European Psychologist, 15(3), 165.
Pyszczynski, T., Abdollahi, A., Solomon, S., Greenberg, J., Cohen, F., & Weise, D. (2006). Mortality salience, martyrdom, and military might: The great Satan versus the axis of evil. Personality and Social Psychology Bulletin, 32(4), 525-537.
Görselin kaynağı: http://www.scienceofrelationships.com/…/its-the-end-of-the-…